5275 CEZA VE GÜVENLİK TEDBİRLERİNİN İNFAZI HAKKINDA KANUNDA 7242 s. KANUNLA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERİN HUKUK DÜZENİ ve ADALET EKSENİNDE DEĞERLENDİRİLMESİ

 

I- TEKNİK DÜZENLEMELER

 

1. 01/09/2020 tarihinden itibaren yargı çevresi içinde ceza infaz kurumu bulunan yerlerdeki infaz hakimliği güçlendirilmiştir. 1 Eylülden itibaren yargı çevresi içinde ceza infaz kurumu bulunan mahkemelere müstakil yetkili bir infaz hakimi tayin edilecektir. Bu hakimler müstakil yetkili ve uzmanlaşmış olacakları için infaz hukukuna aykırı tüm uygulamaları şikayet üzerine inceleyecek ve itirazı kabil olmak karara bağlayacaktır.

2. TCK da değişiklikler yapılmıştır;

TCK m.87 (kasten yaralama suçu), 220 (suç örgütü kurma ve yönetme), 241 (tefecilik) suçlarında değişiklikler yapılmıştır. Kasten adam yaralama suçu “canavarca hisle” işlenmesi halinde verilecek ceza 16 dan 18 yıla çıkarılmış, suç örgütü kuran ve yöneten kişilere verilecek cezaların 2 yıl olan alt sınırı 4 yıla, 4 yıl olan üst sınırı 8 yıla, örgüte üye olan kişilere verilecek cezaların 1 yıl olan alt sınırı 2 yıla, 3 yıl olan üst sınırı ise 6 yıla çıkarılmıştır. Tefecilik suçunun üst sınırı 5 yıldan 6 yıla çıkarılmış, suçun örgütlü bir şekilde işlenmesi halinde ise ceza miktarının 1 kat artırılması öngörülmüştür.

3. CMK m.109 değiştirilmiş ve ceza evlerinde hayatını yalnız başına idame ettiremeyecek kadar ağır hasta ve engelliler ile hamile olan veya doğumdan itibaren henüz altı ay geçirmemiş olan kadın şüphelilerin tutuklanmaları yerine adli kontrol tedbirleri uygulanmak suretiyle tutuksuz yargılanmalarına karar verilebilecektir.

Hakkında mahkumiyet kararı verilmiş ancak dosyası istinaf veya temyiz inceleme sürecinde bulunan sanıkların diğer adli kontrol tedbirlerini uygulamak suretiyle tahliyelerine hükmü veren ilk derece mahkemesi de UYAP üzerinden inceleyip karar verebilecektir.

4. Kasıtlı suçlardan dolayı 3 yıl veya daha az hapis cezasına mahkum olanlar, taksirli suçlardan dolayı 5 yıl veya daha az hapis cezasına mahkum olanlar, adli para cezaları hapse çevirilenler, İİK gereğince tazyik hapsine mahkum olanların cezaları doğrudan açık ceza evlerinde çektirilecektir. Ayrıca 10 yıl ve daha fazla hapis cezasına mahkum olanlar ile yasada istisna tutulan suçları işleyen mahkumların açık ceza evine çıkmaları, ancak aynı yöndeki idare ve gözlem kurulu kararı ve bu kararın infaz hakiminin onayına bağlanmıştır.

Ayrıca, cezalarının infazı açık ceza evlerinde yapılmakta iken hakkında aleyhe idare ve gözlem kurulu kararı bulunan mahkumlar infaz hakiminin de onayı ile kapalı ceza evine geri gönderilebilecektir.

5. Cezası 3 yıl ve altında bulunan mahkumların kendilerinin ve ailelerinden birinin sürekli hastalığı veya maluliyeti bulunması halinde talep etmeleri halinde infaza ara verme süresi altı aydan 1 yıla çıkarılmıştır.

6. Kısa süreli hapis cezasına mahkum olanlar doğrudan açık ceza infaz kurumlarına alınmış olanlar süre sınırına bakılmaksızın bu cezalarını kamu kurum ve kuruluşlarının iş alanlarında ve geceleri bu kurum ve kuruluşlarda barınmak suretiyle çalıştırılabileceklerdir.

7. Çocuk mahkumların yararına olacak düzenlemeler yapılmıştır. İstisna tutulan suçlar hariç olmak üzere mahkum olan çocuklar için infaz oranı yarıya düşürülmüş, 15 yaşını dolduruncaya kadar infaz edilen her 1 gün 3 gün, 18 yaşını dolduruncaya kadar infaz edilen her 1 gün 2 gün olarak infazdan düşülecektir. Ayrıca çocukların özel günlerinde aileleriyle birlikte olması, özel izin günleri kullanabilmesi veya gençlik kamp ve tesislerinden, kütüphanelerden, eğitim evlerinde bulunan çocukların eğitim imkanlarından istifade ettirilmesi gibi önemli iyileştirilmeler yapılmıştır.

8. Kapalı ceza evinde bulunan hükümlü ve tutuklular iki ayda bir kez, dini ve milli bayramlar ile özel günlerinde çocuklu kadınlar ile 65 yaşını geçmiş hükümlü ve tutuklular süre gün şartına bağlı olmaksızın cezaevi dışından hediye kabul edebilecektir.

9.  On yıl ve üzeri hapis cezasına mahkum olanlar ile ceza süresine bakılmaksızın terör suçları, örgüt suçlar, kasten adam öldürme, cinsel suçlar, uyuşturucu imal ve ticareti suçlarından mahkum olanların açık ceza infaz kurumlarına geçmelerine, denetimli serbestlik tedbirleri çerçevesinde tahliyelerine ilişkin değerlendirmeleri yapacak idare ve gözlem kurulu toplantıları Cumhuriyet Başsavcısı veya görevlendireceği bir cumhuriyet savcısının başkanlığında yapılacaktır. Diğer suçlardan mahkum olanlar hakkında yapılacak idare ve gözlem kurulu toplantıları önceki usülde yapılmaya devam edecektir.

10. İstisna tutulan suçlardan mahkum olanlar hariç olmak üzere diğer suçlardan mahkum olanlar hakkında infaz hakimi kararıyla özel infaz hükümleri uygulanabilecektir. Buna göre, kasten işlenen suçlarda 1.5 yıl, taksirle ölüme neden olma suçları hariç olmak üzere taksirle işlenen suçlarda 3 yıl ve daha az süreli hapis cezalarının hafta içi günlerde gece saatlerinde, hafta sonu günlerde ise 2 tam gün olmak üzere infazı mümkün hale gelmektedir.

İstisna tutulan suçlar hariç olmak üzere infaz sınırı; Kadın, çocuk ve 65 yaşını bitirmiş erkek hükümlüler için 1 yıl, 70 yaşını bitirmiş hükümlüler için 2 yıl, 75 yaşını bitirmiş hükümlüler için de 4 yıl  olarak belirlenmektedir. 5 yıl veya daha az hapis cezasına mahkum olan hasta veya engelli hükümlüler, Adli Tıp Kurumu raporuna bağlı olarak cezalarını konutlarında infaz edebilecektir. Yeni doğum yapan ve toplam 3 yıl veya daha az süreli hapis cezasına mahkum olan kadın hükümlüler de yine cezalarını konutunda infaz edebilecektir. Diğer yandan, hamile veya 0-6 yaş arasında çocuk sahibi kadınların cezası bir buçuk yıl ertelenebilecektir. Ayrıca maruz kaldıkları ağır bir hastalık, engellilik veya kocama nedeniyle hayatlarını yalnız idame ettiremeyeceğine dair adli rapor bulunan 65 yaşını bitirmiş mahkumlar da kalan infaz süresine bakılmaksızın denetimli serbestlik hükümleri çerçevesinde erken tahliye olabilecektir.

11. Disiplin affı imkanı getirilmiştir. Haklarında istisna getirilen hükümlü ve tutuklular hakkında verilenler hariç olmak üzere; 30/3/2020 tarihinden önceki eylemleri nedeniyle verilen disiplin cezası ve tedbirleri, infaz edilmeleri kaydıyla idare ve gözlem kurulunca verilecek iyi hâl kararı verilmek suretiyle kaldırılacak ve şartlı tahliye hükümlerinden istifadeleri sağlanmış olacaktır.

12. Açık ceza evinde bulunan mahkumlar için yol izni hariç 3 gün olan süre 7 güne çıkarılmış ve toplu kullanma imkanı getirilmiştir. Yani yol izni hariç mahkumların 21 gün süreyle toplu izin kullanmasına imkan sağlanmıştır.

Ayrıca; Covid-19 salgın hastalığından mahkumların korunmasını temin etmek amacıyla  açık ceza infaz kurumlarında bulunanlar ile bu hakka sahip olanlar, denetimli serbestlik tedbirinden yararlanan hükümlüler 31/5/2020 tarihine kadar izinli sayılmışlar ve salgının devam etmesi hâlinde bu sürenin Adalet Bakanlığı tarafından her defasında iki ayı geçmemek üzere üç kez uzatılabileceği düzenlenmiştir.

Açık ceza evlerinde bulunan mahkumlar aynı zamanda İşyurtları bünyesinde üretime katkı sağlamaktadırlar. Erken tahliye nedeniyle bu hizmetlerin etkilenmemesi için iyi halli olan ve şartlı tahliye süresine 1 yıl ve daha az süre kalan mahkumlar talepleri halinde açık ceza infaz kurumlarına ayrılabilecek ve bu statüdeki mahkumlara tanınan haklardan istifade edebileceklerdir.

13. İstisna tutulan suçlardan mahkum olanlar hariç olmak üzere, açık cezaevlerinde veya çocuk eğitimevinde bulunan mahkumlardan koşullu salıverilmesine 1 yıl ve daha az süre kalanların iyi halli olmaları şartıyla denetimli serbestlik kapsamında erken tahliyeleri sağlanmış olmaktadır.

14. 15.04.2020 tarihli infaz düzenlemesiyle bu tarihten önce işlenen suçlarda infaz süresi 1/2 (yarıya) düşürülmüş olup(lehe kanun) denetimli serbestlik süresi de bir defaya mahsus olmak üzere 3 yıl olarak uygulanacaktır. Örneğin 6 yıl ve altında mahkumiyet cezası alan bir kişi hiç ceza evine girmeden (sadece 3 gün) hüküm infaz edilmiş olabilecektir. Yine 8 yıl hapis cezası alanlar 1 yıl, 10 yıl hapis cezası alanlar 2 yıl, 16 yıl hapis cezası alanlar 5 yıl, 30 yıl hapis cezası alanlar 12 yıl cezaevinde kaldıkları takdirde tahliye olma hakkı kazanabilecektir.

Ancak;Kasten öldürme (madde 81, 82 ve 83), cinsel hayat/dokunulmazlığa karşı suçlar (madde 102, 103, 104 ve 105), Özel hayata ve hayatın gizli alanına karşı suçlar (madde 132, 133, 134, 135, 136, 137 ve 138), Devletin güvenliğine karşı suçlar (TCK 302-339 arası) Terörle Mücadele Kanunu Kapsamında belirlenen suçlardan mahkum edilmiş bulunanlar sağlanan ceza infaz indirimi (koşullu salıverilme) ve denetimli serbestlik hükümlerinden yararlanamayacak kendileri için daha önce öngörülmüş mevcut infaz koşullarında cezaları infaz edilecektir.

Buna göre düzenlemelerin teknik ayrıntısına girmeksizin şartlı tahliye oranları ve denetimli serbestlik süreleri;

1. Cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlarda şartlı tahliye oranı 3/4, çocuklar mahkumlar bakımından 2/3,  denetimli serbestlik süresi 1 yıl,

2. Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti suçlarında 3/4, denetimli serbestlik süresi 1 yıl,

3. 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamındaki hükümlülerinin koşullu salıverilme oranı 3/4, denetimli serbestlik süresi 1 yıl,

4. Terörle Mücadele Kanunu kapsamında bulunmayan örgütlü suçlarda koşullu salıverilme oranı 2/3, denetimli serbestlik süresi 3 yıl olarak uygulamaya devam edilecektir.

7242 s. KANUNDAN SONRAKİ UYGULAMA (15 NİSAN 2020)

Yeni infaz düzenlemelerinin yürürlüğe girdiği tarih olan 15 Nisan 2020 tarihinden sonra işlenecek suçlarda istina tutulan suçları hariç olmak üzere infaz süresi 1/2 olarak uygulanacaktır. İstisna tutulan suçlardan mahkum olanlar dışında kalan ceza infaz kurumunda bulunan ve koşullu salıverilmesine 1 yıl veya daha az süre kalan hükümlüler iyi halli olmaları halinde denetimli serbestlik tedbiri uygulanmak suretiyle daha erken (azami 1 yıl) tahliye edilebilecektir. Örn. İstisna tutulan suçlardan hariç olmak üzere 10 yıl ceza alan bir mahkum iyi halli olması halinde 4 yıl sonunda tahliye olabilecektir. İstisna tutulan suçlardan mahkum olanlar yukarıda izah edildiği üzere kendi özel infaz rejimlerine göre mahkumiyetlerini tamamlayacaklardır.

Bunun dışında, koşullu salıverilme hükümlerinden istifade edebilmek için, Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar otuz yılını, müebbet hapis cezasına mahkûm edilmiş olanlar yirmidört yılını ceza infaz kurumunda geçirmek zorundadır. Hükümlünün birden fazla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına veya ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde 36 yıl, birden fazla müebbet hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde 30 yıl, bir ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla 36 yıl, bir müebbet hapis cezası ile süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla 30 yıl, birden fazla süreli hapis cezasına mahkûmiyet hâlinde en fazla yirmisekiz yılını ceza infaz kurumunda geçirdikten sonra tahliye edilebilecekleri şeklindeki uygulama aynen devam etmektedir.

 

İNFAZ KANUNU DÜZENLEMESİNE KARŞI ELEŞTİRİLER

1. Düzenleme iyi bir hazırlık safhası geçirilmeden ve korona virüsü salgını nedeniyle toplumda meydana gelen tepkiyi azaltmak amacıyla alelacele gündeme getirilmiştir. Yasalaşma için uyulması gereken süreçlere uygun davranılmadığı gibi hukuk uygulayıcıları başta olmak üzere bilim adamlarının, barolar ve TBB başta olmak üzere ilgili sivil toplum kuruluşlarının, siyasi partilerin görüş ve önerileri alınmamıştır. Düzenlemeden etkilenecek mağdur ve sosyal kesimlere yönelik herhangi bir etki analizi yapılmamıştır. Hem demokratik ilkeler hem de düzenlemeyi doğru yapabilmek için katılımı olmazsa olmaz kabul edilen bu paydaşlardan ve kamuoyundan adeta kaçırılarak ve gizlenerek yapılan ön çalışmalar ve oldu bittiye getirilen kanunlaşma sürecine zikredilen paydaşların dahil edilmemiş olması yasanın demokratik meşruiyetine gölge düşürdüğü gibi toplumsal beklentileri de karşılamaktan uzak kalmıştır. Toplumsal uzlaşma aranmayan bu değişiklikler kamuoyu vicdanını da tatmin etmeyeceğinden konuyla ilgili tartışmalar da devam edecektir.

2. İnfaz kanunu düzenlemesi adı altında örtülü bir AF düzenlemesi yapılmış olması hem usül bakımından hem de esas bakımından son derece haklı eleştiriler yapılmasına neden olmuştur. Yeterli olmamakla birlikte hükümlerin infazı ve mahkumların kişisel hakları konularında yapılan iyileştirilmeler eleştirilerin gölgesinde kalmış, esas usülün gölgesinde kaybolmuştur.

3.  Anayasamızın 87.maddesindeki düzenlemeye göre genel veya özel af düzenlemeleri 3/5 çoğunlukla yapılmasını amirdir. 600 üyeli TBMM de teklif sahibi partilerin üye sayıları af düzenlemesi için gerekli olan 360 üyeye ulaşmadığından muhalefet partilerinden de destek istenmesi durumu ortaya çıkmaktadır. Bu husus ise düzenleme konusunda muhalefet partileriyle bir uzlaşmayı da zorunlu kılacağından, daha açık ifadesiyle muhalefet partilerinin taleplerinin de yasaya yansıtılmasını gerektireceğinden teklif sahipleri düzenlemeyi “infaz kanununda değişiklik” kisvesi altına gizlemek ihtiyacı içinde olmuşlardır. Düzenleme bir af yasası şeklinde yapılmış olsaydı sadece mahkum olanlar değil aynı suçlardan soruşturma ve kovuşturma geçiren şüpheli ve sanıklar da beraat edeceği, bu neticenin de hükümet tarafından istenmediği görülüyor. Başta hukukçular olmak üzere herkesin kabul ettiği üzere bu teklif bir af yasasıdır. Ancak iktidar partileri sürecin başından beri affın getireceği siyasi sorumluluğu üstlenmemek, teklifi mecliste kolayca görüşmek ve AYM aşamalarını düşünerek affa af dememiş, sıradan bir kanuni düzenleme yaparak Anayasa ve TBMM içtüzüğünü arkadan dolanmışlar, kanuna karşı hile yapmışlardır.

İktidar partileri neredeyse sıfır diolog içerisinde, geniş toplum kesimlerinin bilgisinden kaçırarak teklifi hazırlayıp TBMM’ye sunmuşlardır. Başta Gelecek Partisi olmak üzere diğer partiler ile ilgili STK ların ve bilim adamlarının görüş ve önerileri dikkate alınmadan yapılmış bulunan bu düzenlemenin demokratik meşruiyeti de yoktur.

4.  Düzenleme, üzerinde iyi çalışılmış ve mutabakat sağlanmış bir infaz düzenlemesi olmadığı gibi çok farklı ve üzerinde yukarıda zikredilen ölçüde ayrı ve özel çalışma yapılması gereken TCK düzenlemeleri de içermektedir. Uygun tabirle hata içinde hatalar yapılmış, bir taraftan bir kısım suçların ceza miktarları artırılırken aynı suçu işleyen mahkumların cezalarında infaz indirimlerine gidilerek izahı mümkün olmayan çelişkiler de ortaya çıkmıştır. Özellikle Cumhurbaşkanı tarafından ifade edilen ve toplum tarafından da kabul gören “devlet ancak kendisine karşı işlenen suçları affedebilir, şahıslara karşı işlenen şuçları affetmek yetkisi yoktur” yaklaşımının tam tersi bir düzenleme yapılarak, devlete karşı işlenen suçlar istisna tutulurken, şahıslara karşı işlenmiş suçların ceza infaz indirimi (af) kapsamına alınması şaşkınlık meydana getirmiştir.

Şiddet çağrısı yapmayan inanç ve düşünce özgürlüğü kapsamındaki açıklamaları, cebir ve şiddet içermeyen eylemler veya özünde yasalar tarafından teminat altına alınmış bir takım hak ve özgürlüklerin kullanılması niteliğindeki eylemleri nedeniyle tutuklama tedbirine veya mahkumiyete maruz kalmış gazeteciler, aydınlar, işadamları cezaevlerinde tutulurken masum vatandaşları dolandıran, gaspeden, devletin kendisine emanet ettiği değer ve kıymetleri zimmetine geçiren, makamını veya kamu görevini suistimal eden, rüşvet alan, hırsızlık ve evrakta sahtecilik yapan ve tehlikelilik bakımından topluma zarar verme potansiyeli çok daha yüksek olan örgütlü suç şebekeleri tahliye edilmiştir.

5.  Bir kısım suçların infaz indiriminden istisna tutulması artık eşitlik ve adalet bekleyen mahkumları bir kere daha cezalandırmaktır. Eyleminin karşılığı olarak zaten ağır cezalara mahkum edilmiş kişilerin infaz rejimi bakımından ayrımcılığa tabi tutulması yasaların genelliği ve soyutluğu ile vatandaşların yasalar karşısında eşitliği ilkelerine de aykırılık teşkil etmektedir.

6.  Yapılan düzenleme usulüne uygun bir şekilde AF düzenlemesi şeklinde yapılmış olsaydı devletin (yasama organının) hükümranlığı ilkesi gereğince genel af, özel af ya da belirli suçlar için af kanunu çıkarılmasında hiçbir sakınca ve tereddüt yaşanması ve hukuka aykırılık yönünde karşı eleştiri getirilmesi mümkün olmayacaktı. Dahası Anayasa Mahkemesinin de eşitlik başta olmak üzere bir çok ilke üzerinden yasayı iptal ederek kapsamını genişletmesi beklenmeyecekti. İnfaz kanununda yapılan düzenlemede bir kısım suçları işleyen mahkumların istisna tutulmuş olması, usül ve şekle aykırılık gibi haklı bir çok eleştiriyi gündeme getirmesinin yanında, geçmişte örnekleri görüldüğü üzere AYM nin müdahalesi ihtimalini de gündeme getirmiştir. Mahkemenin, yapılan düzenlemenin esas itibarıyla bir af düzenlemesi olduğu, bu işlemin infaz kanunu düzenlemesi yoluyla yapılmasının mümkün olmadığına, yapılan işlemin şekil ve usul açısından da anayasaya aykırı olduğuna da karar verebilir. Siyasal bir karar olan konunun mecliste bihakkın düzenlenmeyip AYM nin müdahalesine zemin hazırlanması, TBMM nin onur ve saygınlığına gölge düşürdüğü gibi mahkemenin de siyasallaşmasına hizmet etmiş olacaktır.

7.  Adı ister infaz düzenlemesi, isterse af kanunu olsun suçluların öngörülen sürelerden önce tahliye edilmesi, özü itibarıyla kamu vicdanını ve mağdurların adalet beklentilerini yıkan sonuçlar doğurur. Af veya erken tahliyelerin hakettiği cezayı çekmeden salıverilen zanlıların yeni suçlar işlemek üzere cesaretlerini artırdığını her hukukçu kabul etmektedir. Ancak yanlış kararların yaygınlaşması veya infial uyandıracak hukuki hataların yapılması (darbe dönemleri yargılamaları, istiklal mahkemeleri gibi) toplumdaki barış ve güvenliği bozacak neticeler doğurabilmektedir. Olağanüstü dönemlerin yargılamaları çoğu kere hukukun genel ilkelerine göre değil, sanıkların, mağdurların veya iktidar gücünü elinde bulunduranların kimlik ve kişiliklerine göre tezahür etmiştir. Hukuka ve adalete aykırı bu kararların sistem içinde düzeltilmesine imkanın kalmadığı durumlarda, bozulan sosyal düzenin ve toplumsal barışın sağlanabilmesi af düzenlemeleri gerekli hatta zorunlu olabilmektedir. Af ve benzeri düzenlemelerin zaruret olduğu günümüzde ise aftan asıl faydalanması gereken adli hatalarla mağdur edilmiş mahkumlar olması gerekirken tam aksi bir tavırla onların hariç tutulması kabul edilebilir bir durum değildir.

 

ÖNERİLER;

1.   5275 s. Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun üzerinde süreç içinde yapılan çok sayıda müdahale faydadan ziyade zararlar getirmiş ve son düzenleme ile 2004 yılı öncesine dönmek durumuyla karşı karşıya kalmış bulunuyoruz. Yani hükümet 18 yıl sonra başladığı noktaya geri dönmüş bulunuyor. Süreç içerisinde yapılan sık müdahaleler nedeniyle İnfaz Kanunu, uzmanlaşmış hukukçular dışında kimsenin anlayamadığı, insicamı kalmayan, tahliye tarihi baştan öngörülmesi ve uygulanması kolay olmayan, kişilerin, ceza evleri yönetimlerinin kişisel inisiyatifine açık, her suç tipi için ayrı belki 10 dan farklı infaz sistemi içeren bir kanun haline gelmiştir.

Türkiye’nin açık, sade, kolay anlaşılır ve uygulanabilir, mahkumlar tarafından da öngörülebilir bir infaz ve tahliye sistemi öngören, çağdaş, mağdurun hakkını korurken mahkumun de ıslahına odaklı, tutuklu ve mahkumların başta sağlık ve can güvenlikleri olmak üzere insan onur ve ihtiyaçlarını kamilen temin edebilecek yeni bir CEZA İNFAZ KANUNU yapması zorunludur.

2. Korona virüsü salgını nedeniyle tutuklu ve mahkumların sağlıklarını ve can güvenliklerini korumak özel amacı veya sair ihtiyaçlar nedeniyle yapılan infaz düzenlemelerinde mahkumlar arasında ayrımcılık yapılması, başta Anayasa, AHİS olmak üzere hukuk devleti ilkesi gereğince koruma altına alınan temel insan haklarına aykırıdır.

 3. Devletin koruma garantisi altında bulunan tutuklu ve mahkumların başta can ve sağlıkları olmak üzere mahkumiyetlerini uluslararası sözleşmelerde belirlenmiş ölçülere ve insan onuruna en uygun şekilde çekebilmelerinin şartları acilen sağlanmalıdır. Başta koğuş ve odaların kapasitesini kat kat aşan barındırma uygulamalarından acilen vazgeçilmelidir.

4.  AHİM ve AYM nin koyduğu ölçülerle tutuklu yargılanmasında zorunluluk bulunmayan tüm tutukluların tahliyesi için gereken inisiyatifler kullanılmalı, hukuka aykırı tutuklama kararları kaldırılmalıdır. Mahkum anneler, yaşlı, engelli ve aşırı hastalar lehine yapılmış bulunan iyileştirmeler yeterli olmayıp daha etkili tedbirlerin alınması gereklidir.

5. Yeni ceza evleri yapılmasına ve her türlü infaz düzenlemesine rağmen çözülemeyen, devamlı ve ön alınamaz şekilde yükselen tutuklu ve mahkum sayısındaki artışın gerçek sebepleri üzerinde yoğunlaşmalı, suçun önlenmesi için tecrübe ve bilimin gerekleri doğrultusunda doğru tedbirler alınmalıdır. Güvenlikçi ve baskıcı suç ve ceza politikalarının sorunu çözmediği artık görülmelidir.

Av. Ali AYDIN

Yorumlar
Hiç Yorum Yapılmamış. İlk yorumu siz yapın...

 
3590 kez görüntülendi